22 Aralık 2016 Perşembe

HALİÇ SAVAŞI 1348

ortaçağın kültürel, tinsel ve düşünsel alanda mega kenti şöhretini taşıyan İstanbul,bunu eşsiz çoğrafi konumuna ve dev nüfusunada borcuydu.tabiki bu devi beslemek bu bitmek tükenmek bilmeyen ihtiyaçları karşılamak, imparatorluğun tüm kaynaklarının akıtılmasıyla mümkündü.

Şehrin iaşesi imparatorluğun her köşesinden gelen destekle ( mısır,trakya,kırım,Dobruca ) sağlanıyordu,taki şehrin kursağı olan İstanbul boğazının,Cenevizin eline geçince kadar.

1261 yılında şehri latinlerden geri alan Bizans,anlaşma gereği Cenevizlere kapütülasyon vermişti. Ceneviz kalesi denen İMROZ kalesi bu anlaşmanın bir eseridir.

Kapitülasyonlar Bizansın belini öylesine bükmüştüki galata tek başına istanbulun dört katı gümrük geliri elde ediyor,gümrük vergisi daha düşük olduğundan tüm gemiler galata limanına yanaşmayı tercih ediyordu.Buna  önlem olarak,Bizans gümrük bedellerini aşağı çekerek (%10'dan %2'ye) cenevizle rekabete girdi.1348'de Cenevizliler buna karşılık olarak haliç ve çevresindeki tüm ticari ve şavaş gemilerini ateşe verirken Bizanslılarda galatadaki tüm Ceneviz depolarını ateş yağmuruna tuttu.Darbe sırası cenevize geldi. haliçe girip burada sahile yakın olan imparatorluk sarayına bir operasyon planladılar.Gemilerin güvertesi üzerine kule inşa edip burdan surların içine girmeye kalkıştılar başaramayınca geri çekilip yarım kalan işi mancınıklarla denediler yüzer kiloluk dev taş parçalarını şehrin içine fırlatıyor kileseler,binalar taş yağmuruna tutuluyordu.





GALATA KUŞATMASI,SON ÇIRPINIŞ

Tabiki sur dışında kalan tüm Boğaziçi köyleride bu saldırıdan nasibini aldı.Kapana kısılmış Bizans, ablukayı kırmak için trakyadan şehire gemi inşası için  keresteler taşıdılar pahallı bir iş olan donanma kurma işi için vergi salındı.bir seferberlik haliyle 100 kadar tekne ve dokuz savaş gemisi inşa edildi.Surlarla çevrili olan galata hem denizden hem karadan ablukaya alınacaktı.Bu besbelli sorunu ortadan kaldıracak, kökten ve bir o kadar cesur bir hamleydi.Bir mart gününün soğuk sisli sabahı donanma kadırga limanından sessiz sedasız galata surlarına doğru haraket ettmişti.Sayıca üstün ancak gelişi güzel toparlanmış,tecrübesiz tayfalarla oluşan donanma,bir dizi taktiksel hata ile  Marmara denizini sularında kayboldu.Tayfalardan kimi kıyıya yüzüp canını kurtarırken kimi giydiği zırhın ağırlığıyla boğuluyordu.Konstantinapolis ahalisi dehşet içinde tüm donanmalarının yok oluşuna tanıklık ediyodu.Çığlıklar sabahın sesizliğini yırtarak sur duvarlarında patlıyordu.kara tarafında'da kuşatma başarısız oldu bir kaç yüz kişilik kara ordusuda kuşatmayı kaldırıp dağınık halde geri döndüler.6 mart kuşatması tam bir başarısızlık ile sona ererken,Bizans donanması tamamen yok oldu.Bu bizansın son deniz harekatıydı.

                                         Venediklilerin Haliç surlarından şehre sızma çabaları

Makrembolites (Dönem tarihçisi) "... bu başlarının üzerindeki zafer ışıltısını üfleyip söndürdü ve yüzlerine utancın,onursuzluğun lekesini sürdü"


21 Aralık 2016 Çarşamba

AYASOFYA DAKİ GİZLİ BELGE (Kuş yuvasındaki belge)


Yıl 1282 İstanbulu haçlılardan geri almış  komutan 8.mikhael rakibi olmadığından imparatorluk tacını giymiş içerideki laskaris hanedan üyeleri şiddetle susturulmuş, ioannes laskaris kör edilmiş dışarıda ise kiliseler birliğine onay vererek tahtını sağlama almış bir şekilde ölmüştü.Ardıllarına ise çözülmesi gereken bir yığın sorun bırakmıştı.

Oğul 2.Andronikos,Gebzede babasının kör ettirdiği siyasi muhalifi ioannes laskarisi ziyaret ederek bir nevi helallik istedi.hem kilise hem halk üzerinde etkisi olan laskarisleri yatıştırmadan koltuğunda rahat oturması mümkün değildi halkın gözünde darbeci bir generalin oğluydu.


Diğer bir sorun olan kiliseler birliği sorunu ki hem muhalifler tarafından,hemde halkın üzerinde büyük etkisi olan ruhban tarafından malzeme ediliyordu.Ruhban sınıfını kontrol altına almak için şehrin entrikalarına bulaşmamış hanedan üyelerine yakınlığı olmayan bir patrik gerekiyordu.


Şehirdeki en etkili dini grup muhalif Arseniosçulardı bunlar laskaris ailesine yakındı.Eğer patriklik makamına bunlardan biri gelirse, işler 2.Andronikosun kontrolünden çıkabilirdi.Bunun için 1289 da Athanasios adlı bir keşişi patrik yaptı.Kendisi bu hizipçi tartışmalara girmemiş,münzevi yaşayan ömrünü Anadolu'da geçirmiş yoksulluğu benimsemiş sırtında bir keçe kumaş ayağında bir sandalet ile gezen sade bir din adamıydı.

İlk icraatı istanbuldaki daimi sinodu kaldırdı.bu seyahatler hem maddi külfete yol açıyor hemde sonu gelmeyen tartışmalara neden oluyordu.ikinci olarak kiliselerdeki israfı önlemek adına girişimlerde bulundu hatta bir kaç din adamını mülkleri ve gelirleri konusunda azarladı ! bu gibi kısıntılardan edilen gelirleride şehirdeki yoksulların doyurulmasına harcandı.
Anadoludan gelen bu münzevi adam ruhban sınıfının canını sıkmıştı.Kulis dedikoduları,tartışmalar derken sokakta taşlı saldırıya kadar vardı.Artık korumasız dolaşamayan patrik 1293 te yani 4 yıl sonra görevi bıraktı (bıraktırıldı)  KONUŞSAM TESİRİ YOK SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL (fuzuli)

İşte tam bu ruh halini yaşan devrik patrik kendisini istifaya zorlayan,dine uygun yaşamayan kim varsa hepsini afaroz eden bir belge hazırladı.bunuda ayasofya kilisesinde bir sütun başlığındaki güvercin yuvasının altına sakladı ! birkaç yıl sonra belge tesadüf eseri bulununca ortalık hayli karıştı.Athanasiosun ardılı 12.ioannes benzer bir tavırla  psikopos adaylarının,kendilerini seçecek kişilere armağan verilmesine izin veren geleneği geleneği rüşvet olduğu gerekçesiyle yasakladı.




                                           SİNOD BÖLÜMÜNDEKİ O SÜTUN !


PATRİĞİN DEPREM KEHANETİ !

Yerinden edilen eski patrik Athanasios imparatora haber göndererek "Tanrının konstantinapolis ahalisine duyduğu öfke patlak verecek" dedi ve işte tam o gece 15 OCAK 1303 bir dizi deprem oldu.Athanisosun bu kerametine şahit olan halk inzivadki patriğin manastırına akın ettiler zaten halk tarafından sevilen patrik şimdide kutsal bir kişiliğe bürünmüştü aylar sonra tekrar patriklik makamına döndü.Kilise ileri gelenelri tarafından sevilmesede halk bu keşişi seviyordu.işte imparator için halkın desteği daha mühim olduğundan athanasiosun arkasında durmaya çalışıyordu.Bu sıradışı patrik mücadelesini 1309 yılına kadar devam ettirdi.İnzivaya çekilerek münzevi yaşamına geri döndü.



Sonuç:Son dönem Romasında zayıflayan siyasal otorite kilise desteğini alarak ayakta kalabilmiş ancak bu da otoritenin kaybına ve ruhbanın yönetimdeki etkisini artırmasına yol açmıştır.Ruhban etkisi arttıkça ruhban nufusu ve gelirleri hızla büyümüş maddi büyümede bağzı yozlaşmalara yol açmış görünüyor.Din siyaset,din para ikileminin yeni olmadığına elimize ulaşan bu belgelerle şahit oluyoruz.